4 Haziran 2018
AKP ile MHP’nin ‘Cumhur İttifakı’nın ardından muhalefet partileri de ittifak kurmuşlardı. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti arasında kurulan ittifak için resmi imzalar 03.05.2018’de atılmıştı.
Türkiye 24 Haziran’da erken Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimine giderken, muhalefet kanadı da mecburi bir hamle yapmıştı. Buna göre CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti 24 Haziran seçimlerinde ittifak yapmak için anlaşmaya varmıştı. AKP ile MHP’nin kurduğu ‘Cumhur İttifakı’nın karşısına muhalefetin ‘Demokrasi İttifakı’ ya da ‘Millet İttifakı’ ismiyle çıkmıştı. Bu dört parti asıl ittifakı ise Meclis’te çoğunluğu sağlamak üzere hazırlamıştı. Uzlaşmaya göre, dört parti milletvekili seçimlerinde ittifak yapacaktı. Her parti, kendi milletvekili adaylarını çıkaracak, ancak bazı kritik yerlerde ittifak içinde yer alan partiler sonuç almak için en güçlü olan partinin adaylarına destek olacaktı. İttifakta CHP, İYİ Parti ve SP kendi kurumsal kimlik ve listeleriyle yer alacaktı. DP’nin bu ittifakta hangi formülde yer alacağı ise dört partiden yetkililerin oluşturduğu ortak çalışma grubunun son toplantısında karara bağlanacağı konuşulmaktaydı. Kulislere göre DP’den bazı isimlere İYİ Parti listesinden, SP’den bazı isimlere de İYİ Parti ve CHP listesinden yer verilebileceği kulislere sızmıştı.
4 parti, ittifakın ilkeleri konusunda da anlaşmıştı. Bu ilkeler şöyle:
• Kuvvetler (yasama, yürütme ve yargının) ayrılığı,
• Güçlü Meclis’in oluşturulması,
• Parlamenter sisteme geçilmesi,
• Toplumsal barış ve uzlaşmanın sağlanması, kardeşliğin güçlendirilmeye çalışılması,
• Parlamenter sisteme geçişi öngören yeni bir Anayasa’nın yapılması.
Protokolün 4 maddesi şunlardı:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener‘in imzasını taşıyan Millet İttifakı protokolü tek sayfa ve 4 maddeden oluşmaktaydı:
“Bizler, bugün ülkemizin içinde bulunduğu zor koşulların farkında olarak yüce milletimizin huzurunda tüm vatandaşlarımızın şahitliğinde,
1- Toplumsal ayrışma ve kutuplaşmaya son vermek, halkımızın özlediği huzur, kardeşlik ve güven ortamı içinde adil ve güvenli bir seçimin yapılmasına katkıda bulunmak,
2- Ülkemizin siyasal sistemini bir an önce normalleştirmek, çoğulcu demokrasi esaslarına göre rekabetçi demokratik siyasal zemini tüm gerekleriyle yeniden inşaya çalışmak,
3- Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak,
4- Başta ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm hak ve özgürlüklerin vatandaşlarımız ve kurumlarımız tarafından layıkıyla kullanılmasını temin etme ilkelerine hayatiyet kazandırmak üzere seçim iş birliği için bir araya geldik.
Farklı program ve dünya görüşlerimizi muhafaza ederek, vatandaşlarımızın siyasi tercihlerinin Meclise eksiksiz yansıması ve temsilde adaletin sağlanması amacıyla CHP, Demokrat Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi olarak 24 Haziran’da yapılacak 27. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde seçim iş birliği yapmaya karar verdik. Bu iş birliği çerçevesinde CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi; Millet İttifakı adı altında kendi amblemleriyle seçime girecek, Demokrat Parti de adaylarını İYİ Parti’nin listelerinden göstererek Millet İttifakı’nın parçası olacaktır.”
HDP eşbaşkanı Demirtaş Millet İttifakı’na dışarıdan destek sağlayacaktı!
Henüz hüküm giymediği için yasal olarak seçimlere girmesinin önünde bir engel olmadığını söyleyen Demirtaş, “Eğer yargı beni engellerse bu skandal ve suç olur.” ifadesini kullanmıştı. Reuters, haberinde HDP’nin yaklaşık yüzde 10-12’lik bir tabanı olduğunu aktarırken, HDP’nin Meclis’e girmesinin kesin olduğunu vurgulamıştı. Demirtaş, “Türkiye’yi 15 yıldır yöneten AKP ve Erdoğan, desteğin azalmasından dolayı endişelendiği için erken seçime gitti. Kürt seçmenler, ‘ırkçı bir partiye’ oy vermeyecektir. AKP hükümeti desteğini hızla kaybediyor, ekonomi krize sürükleniyor. Artık Türkiye’deki insanlar AKP’den bıktı ve onlardan kurtulmak istiyor ve AKP de bunu biliyor.” yorumunu yapmıştı. Yani HDP, milliyetçi ve muhafazakâr kesimi ve Atatürkçüleri ürkütmemek için bu ittifaka dışarıdan destek olacaktı.
Bu arada basında Doğu ve Güneydoğu’da görünüşte birbiriyle düşmanca politikalar yürüten, zaman zaman taraftarları arasında silahlı çatışmalar gözlenen HDP ile Hüda-Par’ın 24 Haziran erken Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçiminde ittifak yapacakları iddiaları yer almıştı. CHP, İYİ Parti-Saadet-DP’nin ‘sıfır baraj ittifakı’ içinde yer almayan HDP’nin Doğu ve Güneydoğu’da aktif olarak siyaset yapan partilerle bir ittifak yapacağı, bu ittifakın da Hüda-Par’la olacağı konuşulmaktaydı. Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-T), Kürt Demokratlar Platformu (KDP), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Azadi Hareketi girişimiyle kurulan ‘Kürt seçim ittifakı’, Hüda-Par’la HDP’nin de içinde bulunduğu bir ittifak yapılarak 24 Haziran seçimlerine girilmesi konusunda görüşmeler yapılmıştı. Hüda-Par’ın bu öneriye olumlu yaklaşması üzerine 5 partinin oluşturduğu seçim ittifakı heyeti Diyarbakır’da HDP Eş Başkanı Pervin Buldan ile buluşmuşlar, bu görüşmeye, Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de katılmıştı. Heyette ise KDP-T Genel Başkanı Mehmet Emin Kardaş, KDP Genel Başkanı Sertaç Bucak, PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik, PSK Genel Başkanı Mesut Tek, AZADİ Hareketi Genel Sekreteri Ayetullah Aşiti ve AZADİ Hareketi Siyasi İşler Sorumlusu Sıdkı Zilan yer almışlardı.
Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleriyle ilgili Cumhuriyet’ten Erdem Gül’e açıklamalarda bulunurken, anket firmalarından aldıkları parti ve ittifak bloklarının oy oranlarına ilişkin bilgileri paylaşmıştı.
“Bize verilen bilgilere göre AKP’nin şu anda yüzde 24 kemik oyu var. Yani bu yüzde 24’lük seçmen, net olarak kararını vermiş ve asla değiştirmeyi düşünmüyor. Bu yüzde 24, oyunu mutlaka AKP’ye verecek. Yani şu an itibariyle AKP’nin en düşük oy alması halinde yüzde 24’ü var. 24’ün yanında yüzde 8’lik bir seçmen daha var. Bunlar da oylarını AKP’ye veriyor ama sorgulamaya başlamış. Halen AKP’den vazgeçmiş değiller ama ülkedeki gelişmelere de başka partilerin ne dediklerine de bakıyorlar. Gözleri kapalı değil. Ama sonuçta AKP’ye oy vermeyi sürdürmeye yakınlar… Bunların üzerine de bir 6 puan koyulması gerekiyor. Bunları da koyduğumuzda AKP’nin oyu yüzde 38’lerde seyrediyor demektir. Benim gördüğüm tablo da AKP’nin yüzde 38’lerde olduğunu gösteriyor. İttifakta MHP’den yüzde 4-5-6 gibi bir oy gelebilir. MHP’den de gelebilecek bu oyla AKP-MHP ittifakının yüzde 42-44 bandında bir oyu görülüyor… İktidar ve muhalefet blokları olarak baktığımızda parlamento seçimlerinde yüzde 45-55 gibi muhalefetin üstünlüğünde seyrediyor. Ben HDP’nin de baraj sorunu olmadığını düşünüyorum. Bu durumda muhalefetin iktidara 10 puan fark atmasıyla Meclis’te önemli bir üstünlük sağlayacağını görüyorum. O yüzden ben muhalefet olarak hedefi yüzde 60 olarak koyduğumu açıkladım. Yani kampanya süresince muhalefetin yüzde 60’ları yakalayabileceğini gördüğüm için. Anketlerdeki rakamlara bakıldığında yüzde 60 hedefi abartılı değil, gerçekçi.”
Karamollaoğlu’nun ‘ikinci turda kendimi de şanslı görüyorum’ iddiası!
“Anketler, Erdoğan’a olan desteğin, AKP’ye olan destekten bir miktar daha fazla olduğunu gösteriyor. Ama bu ilk turda kazanmayı sağlamıyor. O nedenle ben ilk turda Cumhurbaşkanı seçiminin yüzde 50+1’le sonuçlanmayacağını, ikinci tura kalacağını düşünüyorum. İkinci tur için kendimi de şanslı görüyorum. İkinci turda muhalefetten bir isim Cumhurbaşkanı seçilecek, buna inanıyorum.”
‘Kılıçdaroğlu, çok yapıcı ve çözüm odaklıymış!.
Temel Karamollaoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile eskiye dayanan bir tanışıklıkları bulunmadığını, onu referandumdan bu yana muhalefetin kendi arasındaki görüşme trafikleri sırasında yakından tanıdığını anlatmıştı. Tüm görüşmelerde Kılıçdaroğlu’nu, ‘Farklı düşüncelere saygılı, dinleyen, anlayan ve çözüm arayan, çok iyi iletişim kurulabilen bir tavır içinde gördüğünü’ belirten Karamollaoğlu, ‘Bu yapıcı ve çözüm odaklı anlayışın, muhalefetin aldığı mesafelerde büyük rol oynadığını’ aktarmıştı. Kılıçdaroğlu da Karamollaoğlu’nu “muhalefette en iyi iletişim kurduğu lider” olarak tanımlamıştı.
Temel Karamollaoğlu’yla, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu karşılıklı ve kafa karıştırıcı iltifatları… Ayarları, amaçları ve bağlantıları defalarca açığa çıkmış ve sayesinde etiket ve etkinlik kazandıkları Milli Görüş’e hıyanet edip kaytarmış Abdullah Gül, Abdullatif Şener ve Ali Babacan gibi şahıslar üzerinde kolayca ittifak kurmaları, ama şükür ki milli merkezlerin bu senaryoları boşa çıkarması, bütün bu tertiplerin dış güçlerce planlandığı kanaatine haklılık kazandırmaktaydı. 24 Haziran seçimleri yaklaşırken ‘Millet İttifakı’nın ardından CHP, Saadet Partisi’ne çok ilginç bir öneride bulunmuşlardı. Saadet Partisi’nin de parlamentoda grup kurmasını sağlamak için CHP, Saadet Partisi’nin oy potansiyeli bulunan, ancak milletvekili çıkaramadığı seçim çevrelerinde bu partinin adaylarına kendi listelerinde yer vermeyi teklif ettiği ortaya çıkmıştı. 3 partinin pusulada yer alacağı, Demokrat Parti’nin de İYİ Parti listelerinden aday yapılacağı Millet İttifakı’nda TBMM’de çoğunluk sayısına ulaşmak için formüller aranmaktaydı. SP’nin de parlamentoda grup kurmasını sağlamak için farklı yöntemler üzerinde durulmaktaydı. Milliyet’in haberine göre, bu kapsamda, CHP’nin, SP’den bazı isimleri kendi listelerinden aday göstermeyi önerdiği anlaşılmıştı. CHP’nin bu önerisiyle, Saadet Partisi’nin oy potansiyelinin bulunduğu ancak milletvekili çıkaramadığı seçim çevrelerinde bazı isimlerin CHP listesinden aday olmasının teklif edildiği vurgulanmıştı. İttifakın alacağı toplam oy ile çıkarılacak toplam milletvekili sayısı, ittifakta yer alan partiler arasında aldıkları oy oranına göre bölüştürüleceği için SP’nin hak kaybı yaşamaması konusunda hassasiyet gösterildiği yazılmıştı. CHP’nin bu özverili teklifi hangi maksatla ve neyin karşılığında yaptığı üzerinde ise nedense hiç durulmamıştı. Eh bakıp göreceğiz; şeytanların şefaati bir şans fırsatı mıydı, yoksa şaşkınlık pahalıya mı patlayacaktı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Şimdi birileri yeni bir fitne fesat kaynatmaktadır. ‘Oyumu Cumhurbaşkanı’na vereceğim, ama parlamentoda oyumu AKP’ye değil muhalefet partilerine kullanacağım’ kampanyası başlatılmıştır. Bu oyunu da bozmaya var mıyız?” telaşı nereden kaynaklıydı?
Sn. Recep T. Erdoğan, Kayseri’de AKP Kadın Kolları Kongresi’ne katılmış, burada yaptığı konuşmada CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi eleştirirken: “Haftalardır milleti oyaladılar. Yok çatı dediler, pencere dediler. Sonuçta ‘İnce’ siyasette karar kıldılar” diyerek seçmeni uyarmıştı. “Birileri bir fitne fesat kaynatıyor. Bu ne biliyor musunuz? ‘Oyumu Cumhurbaşkanına vereceğim ama parlamentoda AKP’ye vermeyeceğim’ kanaati pompalanıyor. Böyle bir şeye siz ne diyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Bu oyunu da bozmaya var mıyız? Bu bir oyundur, bu bir tezgâhtır… Kimlerin olduğunu anlıyorsunuz. İnşaallah bu münafıklar çetesini 24 Haziran’da hep birlikte yere gömeceğiz.” telaşı herhalde ciddi bir kuşkuyu yansıtmış olmalıydı.
FETÖ Yeni Bir Tezgâh Arayışında mıydı?
Düzce Valiliği tarafından Düzce Üniversitesi Cumhuriyet Konferans Salonu’nda düzenlenen ‘Okur-Yazar Buluşmaları’ etkinliğine katılan Mete Yarar, Türkiye’nin her ulaştığı noktasında aynı soru ile karşı karşıya kaldığını ifade ederek, şunları aktarmıştı:
“Bize sürekli ‘Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) 24 Haziran seçimlerine nifak sokabilecek mi?’ sorusu yönetilmektedir. Evet, Devletin istihbarat ve emniyet birimleri bu temizlikten sonra çok daha uyanık ve çok daha iş bilir duruma gelmiştir. Ancak bu, artık ‘Türkiye’de hiçbir şey olmayacak’ demek değildir, sadece eskiden bu konudaki alarm düzeyi kırmızı kod idiyse şimdilerde 2-3 ton aşağıya inmiştir. Alarm durumu halâ devam ediyor mu derseniz, evet ediyor. Ülkedeki bu adamların kriptolu dönemi bitinceye kadar muhtemelen bu alarm durumu devam edecektir!”
Tam bu süreçte: İYİ Parti’nin iletişim ekibinin başında, daha önce FETÖ ile irtibatı nedeniyle tutuklanıp, ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Kerim Çoraklık’ın olması tartışmalara yol açmıştı. Yeni Şafak gazetesi haberi “Pensilvanya ittifakı” başlığıyla okurlarına aktarmıştı. Kerim Çoraklık’ın FETÖ adına attığı tweetlere yer verilen haberde hakkındaki iddialardan sonra 19 Şubat öncesi attığı ‘tweet’lerin tamamını sildiği yazılmıştı. Haberde çok konuşulan o tweetler paylaşılırken, parti içinde Çoraklık’a tepki olduğu iddiası da yer almıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ’ye yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan üç kişiden biri olan Çoraklık, kısa bir süre önce adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Kerim Çoraklık’ın 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye aleyhine paylaşımlarıyla dikkat çeken FETÖ mensubu Enes Kanter’e destek için, “Milli takıma almadığınız Kanter, Oklahoma City Thunder ile 70 milyon dolara anlaştı” şeklinde paylaşım yaptığı ortaya çıkmıştı.
Dış güçlerin FETÖ üzerinden tezgâhladığı “Abdullah Gül” tertibini, devlet boşa mı çıkarmıştı?
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmeye gittiği yönündeki iddialara ilişkin de AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın, “Bir lider eğer Genelkurmay Başkanı’yla görüştüğü için aday olmuyorsa, ondan lider olmaz!” şeklindeki sözlerini anımsatan bir HDP’li: “Bu da yaşanan olayın itirafıdır. 27 Nisan e-muhtarısını eleştirenler, bundan beter bir muhtırayı helikopterle gönderiyorlar.” ifadesini kullanmıştı. Gül’ün aday olmamasını değerlendiren HDP’li: “Gençlerin dediği gibi fazla üzerine gitmeyelim belki 2048 yılında aday olacaktır ya da bir Gül aday olacaksa belki o Hayrünnisa Gül olacaktır, bilemiyoruz.” şeklinde dalga geçmeye kalkışmıştı. Bir gazetecinin, “HDP’li Sırrı Sakık’ın kardeşi Namık Sakık’ın AKP’den milletvekili aday adayı” olmasına ilişkin sorusunu ise, Kerestecioğlu, insanların özgür olduğunu belirtip savmaya çalışmıştı.
Sn. Hulusi Akar’ın helikopterle Gül’ün bahçesine inmesi kimleri şaşırtmıştı?
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İbrahim Kalın ve Hulusi Akar’ın Abdullah Gül’ü ziyaret ettiği haberlerine ilişkin “Bu açık bir muhtıradır.” ifadesini kullanmıştı. FOX TV’de Çalar Saat programında konuşan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, gündemdeki konularla ilgili açıklamalar yapmıştı. Altay, programda siyaset gündemine bomba gibi düşen Hulusi Akar ile İbrahim Kalın’ın, Abdullah Gül’e ziyaretini de değerlendirirken şunları aktarmıştı:
“Son zamanlarda Tayyip Erdoğan üzerinden AKP çevreleri üzerinden Sn. Gül’ün bu şekilde yıpratılmasını ve ismi üzerinden çok yüksek spekülasyonların oluşmasını doğru bulmuyorum. Siyaset yapılacak ama yıpratılarak değil. Sn. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı, Sn. Gül’ün adaylığından oldukça rahatsız olmuş olabilir ama müdahale çok vahimdir. Demokrasimiz adına çok tehlikelidir. Demokrasimize 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da ve 15 Temmuz’da 20 Temmuz sivil darbe olmak üzere 7 müdahale gerçekleşti, bu ise 8’incidir. Bu tavır, 28 Şubat’ın bir parça hafifi, ama 27 Nisan’ın e-muhtıranın çok daha ağırıdır. Ve bu ziyaret otomobille gerçekleştirilmiş değil, bendeki bilgilerin doğruluğu kesin bu ziyaret bir helikopterle Sn. Gül’ün konutunun bahçesine inilerek yapılmış bir ziyarettir. Bu açık bir muhtıradır.”
Abdullah Gül de Akar ziyaretini doğrulamıştı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın kendisini ziyaret ettiği iddialarına ilişkin, “Gördüğüm kadarıyla bugün Ankara’da bir açıklama yapılmış zaten, söylenenlerin hepsi doğru. Böyle bir ziyaret oldu ama herkesin gözü önünde, gündüz vakti olan bir ziyaretti. Dolayısıyla gizli kapaklı bir tarafı söz konusu değil. Ayrıca, söylendiği gibi herhangi bir şekilde tehdit, empoze ve herhangi bir saygısızlık… Bunlar asla söz konusu değil kesinlikle, bunların bilinmesini isterim.” açıklamasını yapmıştı.
Fehmi Koru yakın dostu Abdullah Gül’ün çatı aday olarak kabul edilmemesinin üzüntüsünü halâ üzerinden atamamıştı. Gül’ün ortak aday gösterilmemesine yakınan Koru, yazısında ilginç ayrıntılar aktarmıştı. Kılıçdaroğlu’nun Gül’ü kabule yanaştığını, ancak CHP’lilerin karşı çıkmasıyla geri adım attığını iddia eden Fehmi Koru, Gül formülünün nasıl işlevsiz kaldığını köşesinde şöyle anlatmıştı:
“…Abdullah Gül formülü sanıldığı gibi Abdullah Gül tarafından icat edilmiş değildi; O, içinden zerre kadar “Yeniden Cumhurbaşkanı olayım” hevesi geçmeyecek biriydi. Formül, muhalif saflarda bir yıldız gibi parlayan Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun mühendis zekâsının eseriydi ve Karamollaoğlu onu muhalefetin geri kalanına da kabul ettirmek için sonuna kadar gayret göstermişti. Kılıçdaroğlu da pratik zekâsıyla formülü fazla zorlanmadan kabul etmişti. Gül’ün CHP’li partizanlara ters gelen özellikleri yanında, parlamenter sistemi benimsemesi ve özellikle yeni sisteme geçildiğinde eksikliği iyice hissedilecek demokrasiye ilişkin konulardaki bilinen hassasiyeti yeterli bir kabul sebebi olabilirdi; ancak aritmetik özürlüsü zihinler onu kabulde zorlanıvermişti. Meral Akşener’in “Ben adayım” ısrarı ise o formülü işlevsiz hale getirmişti. Bu seçime özellik katan ve muhtemelen sonucu belirlemede rol oynayacak iki kişi var: Biri, “Seçim tarihi erkene alınmalı” açıklamasıyla ortaya atılan Devlet Bahçeli’ydi, diğeri de “Ben adayım” ısrarıyla Meral Akşener’di. Kayda geçsin. Gül’ün adaylığı düşünmemesinde evine gelen ziyaretçilerin zorlaması olduğu konusunu öne çıkaranlar görülmekteydi. Gül böyle müdahalelere pabuç bıraksaydı, askeri vesayetin hüküm sürdüğü 2007’de başka bir isim Cumhurbaşkanı seçilirdi. Bu da kayda geçsin isterim.” (peh peh peh!..)
F. Koru, Abdullah Gül’ün adaylık konusunu dış güçlerin planladığını saklasa da bu senaryoda Temel Karamollaoğlu’nun başrol oynadığını böylece itiraf buyurmuşlardı.
Abdullah Gül ile yaptığı görüşmelerden sonuç alamayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ali Babacan’dan aday olmasını istediği konuşulup yazılmıştı. 24 Haziran’da yapılacak seçimlerde; Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’a karşı Abdullah Gül’ü aday göstermeyi planlayan Saadet Partisi ile CHP, Meral Akşener’i ikna edemeyince yeni planlar yapmaya başlamışlardı. Erdoğan’ın karşısına güçlü bir aday çıkarmak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, rotayı AKP hükümetlerinde birçok kez görev alan Ali Babacan’a çevirmesi, kendi fikri ve projesi olamazdı. Ankara kulislerinde konuşulan iddiaları, Türkiye Gazetesi yazarı Batuhan Yaşar gündeme taşımıştı. Yaşar, “Kılıçdaroğlu şapkadan tavşan çıkarabilecek mi?” başlıklı yazısında, CHP ile Ali Babacan arasında adaylık için ilk görüşmenin gerçekleştiğini vurgulamıştı. Batuhan Yaşar, “Ali Babacan’ın isminin CHP ile yoğun bir şekilde anıldığını belirtelim… İçeriden gelen bilgilere göre Abdullah Gül olmayınca Ali Babacan’la görüşmelere başladı…” ifadelerini kullandı.
Sonunda CHP adayı yapılan Muharrem İnce Anıtkabir’de dua ederek turlara başlamıştı.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce işe Anıtkabir ziyaretiyle başlamıştı. Atatürk’ün mozolesine çelenk bırakıp saygı duruşunda bulunan İnce, daha sonra ellerini semaya kaldırıp dua yapmıştı. Muharrem İnce İsmet İnönü’nün mezarını ziyaret edip orada da dua yapmıştı ve çok şükür Laiklik ve Kemalistlik bu dualardan dolayı yıkılmamıştı!? Muharrem İnce İsmet İnönü’nün mezarını ziyaret edip orada da dua ettiği dikkatlerden kaçmamıştı.
Bu arada Fatih Erbakan, CHP’nin içinde olduğu ittifaka katılan Saadet Partisi yöneticilerini hedef almış ve Saadet Partisi’nin Millî Görüş’ü temsil edemeyeceğini vurgulamıştı. İyi de ne yapmalı? sorusunu ise halâ yanıtlamamıştı. Yeni bir parti kurmak veya AKP’ye payanda olmak istiyorsa böylesi bahanelere sığınması boşunaydı. Elde kalan bir avuç Milli Görüşçüyü de parçalamanın, insanlarımızın enerjisini, gayretini ve birikimini kof heves ve hedefler peşinde boşa harcamanın vebali çok ağırdı.
1. Turda Saadet’e sahip çıktık, ama 2. Tura kalınırsa şekavete ortak olamazdık!
“Bu fırsatla bazı Milli Görüşçülerin Meclis’e girmesi ve gerçekleri dillendirmesi sağlansın ve belki de SP’ye bir grup kurma kapısı açılsın” diye Millet İttifakı’na katılan Saadet Partisi’ne 1. Turda oy vermek ve her yönden desteklemek lazımdı. Ancak eğer 2. Tura kalınırsa, bu ittifak bahanesiyle şerri ve şekaveti temsil eden bir adaya oy vermemiz imkânsızdı. Akıl ve vicdan sahibi hiçbir insan bu bahane ile böyle bir vebali sırtına almazdı. Çünkü bu yanlış yaklaşım HDP üzerinden PKK’ya ve İYİ Parti üzerinden FETO’ya meşruiyet kazandırmak anlamını taşırdı.
Acaba seçim ikinci tura kalır mı? diye herkes meraktaydı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran seçimlerini İlk turda alırsa başka bir dünya olacak, alamazsa başka bir dünya olacak havası vardı. Alırsa seçim yarışı bitmiş olacak, alamazsa ikinci tur pazarlıkları başlayacak ve seçmen yeniden düşünmeye başlayacaktı. “Millet İttifakı”da açıklamasını yapmıştı. Yani ikinci tura kim kalırsa, biri ötekini destekleyeceğini açıklamıştı. İşte bizim itirazımız bunaydı, çünkü “Halık’a isyan durumunda… Devamını okumak için tıklayınız.
[1] 10 Mayıs 2018, Milli Gazete
[2] İdris cevahir, 3 Mayıs 2018, Milli Gazete
[3] 9 Mart 2018, Milli gazete