SAVAŞ KAPIYA DAYANMIŞTI!

766
Paylaş:

14 Eylül 2018

Rusya tam da 30 Ağustos 2018’de çok çarpıcı bir açıklama yapmış, ABD’nin 24 saat içinde Suriye’ye saldıracağını vurgulamıştı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, düzenlediği basın toplantısında, ABD ve müttefiklerinin 24 saat içinde Suriye’ye saldırabileceğini açıklamıştı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve destekçileri, iç savaş süren ülkesinde iplerin kopacağı İdlib için bir operasyona hazırlanırken, Rusya ABD’yi herhangi bir saldırıya geçmemesi için uyarmıştı. Russia Today’in (RT) aktardığı son dakika bilgisine göre Zaharova, ABD ve müttefiklerinin, Esad rejimi tarafından gerçekleştirilecek bir saldırı sonrası, 24 saat içerisinde füzelerini Suriye’yi vurmaya hazır hale getirebileceklerini aktarmıştı.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan diğer bir duyuruda ise, Akdeniz’de 25 gemi ve 30 uçakla tatbikat yapılacağı açıklanmıştı. Eylül 2015’ten bu yana Şam rejiminin yanında savaşan Rusya’nın ABD Büyükelçisi Anatoly Antonov, Pentagon’un yeni saldırılara hazırlandığını belirterek Washington’a harekete geçmeme çağrısı yapmıştı. Rus büyükelçi, ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’le görüşmesinde bu durumu hatırlatmıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, Batılı ülkelere “İdlib’te operasyonun önünde durmayın” diye uyarmıştı.

ABD Akdeniz’e Füze Yığmıştı:

Rusya, ABD’nin Tomahawk füzeleriyle yüklü USS Ross savaş gemisini Akdeniz’e gönderdiğini açıklamıştı. Moskova yönetimi ABD’yi uyarmasına rağmen, kendisi Akdeniz’e 20’den fazla savaş gemisi göndermiş durumdaydı. Füzelerle yüklü gemiler İstanbul ve Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki üslerine yanaşmıştı. Rus medyası, Rusya’nın iç savaşa dahil olduğu Eylül 2015’ten bu yana en büyük gücünü Akdeniz’e yolladığını aktarmıştı. Beşşar Esad güçleriyle birlikte cephede yer alan İran ise, muhaliflerin kontrolündeki tek vilayet olan İdlib sınırına binlerce asker, tank ve zırhlı aracın yığıldığını açıklamıştı.

Türkiye’nin Felaket Uyarısı!

Türkiye ise, tansiyonun giderek arttığı bölgede askeri bir müdahaleye karşıydı. Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’la görüşen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, askeri bir operasyonun felakete yol açacağını söyleyerek tarafları uyarmıştı. Sahada bunlar olurken, Suriye’deki aktörler arasında diplomasi trafiği hızlanmış; Rusya, ABD, Türkiye ve İran’la İdlib konusunun görüşüldüğünü açıklamıştı. ABD ve müttefikleri, kimyasal silah kullanan Beşşar Esad’ın askeri tesislerini daha önce iki kez füzelerle vurmuşlardı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Esad’ın tekrar kimyasal silah kullanması halinde yeni hava saldırısı düzenleyeceklerini hatırlatmıştı.

800 Bin Sivil Daha Türkiye’ye Sığınacaktı!

4 milyona yakın insanın sıkıştığı İdlib’e muhtemel bir operasyonun yüz binlerce sivilin ölümüne yol açmasından endişe duyulmaktaydı. Birleşmiş Milletler, çatışma çıkması durumunda 800 bin sivilin Türkiye’ye göçe zorlanacağı uyarısını yapmıştı. Tezgâh gayet açıktı. ABD kendi güdümündeki PKK-PYD güçleriyle Esad rejimini destekleyip kışkırtarak İdlib’e saldırtacak, arkasından “Kimyasal Silah Kullandı” bahanesiyle Suriye’ye ve masum sivillere yönelik katliam başlatacak, yüzbinlerce insanın yine Türkiye’ye sığınmasına yol açacak ve boşaltılan Suriye’yi Büyük İsrail’in bir parçası yapacaklardı.

Ortadoğu ve Dünya Ateşe Atılmaktaydı!

İdlib’e operasyon hazırlığı yapan Esad ve Moskova, dünyayı yeni bir gerginliğe sürüklemeye başlamıştı. ABD ve Rusya onlarca gemiyle Akdeniz’de restleşirken, Türkiye eşi benzeri görülmemiş yeni bir mülteci akınıyla karşı karşıyaydı. Bu saldırıyı Amerika ve Rusya’nın birlikte planladıkları sırıtmaktaydı.

Çaresiz Esad rejimi, başta Türkiye olmak üzere dünyanın birçok ülkesinin “Felakete neden olur” uyarılarına rağmen İdlib’e operasyon için askeri yığınak yapmaktaydı. İran ve PKK/YPG destekli rejim güçlerinin kenti üç yönden kuşattığı konuşulmaktaydı. Suriye ordusunun, İdlib saldırısında eski militanları da kullanacağı anlaşılmıştı. Al Watan gazetesinin haberine göre, binden fazla militan Doğu Guta ve Dera’dan İdlib cephesine yollanmıştı. Rejim güçleri kentten çıkmak isteyen sivillere de engel olmaktaydı.

ABD ve müttefik güçlerinin Esad’ı, İdlib’te kimyasal silah kullanılırsa Suriye’yi vurmakla tehdit etmesinin ardından Akdeniz’de de sular iyice ısınmıştı. ABD’nin Tomahawk füzesi taşıyan gemilerini bölgeye göndermesinin ardından Rusya da 10 savaş gemisini Akdeniz’e yollamıştı. Rus Izvestia gazetesi, donanmanın 2015 Eylül’den bu yana en büyük gücünü Akdeniz’e kaydırdığını yazmıştı. Gerilimin büyüdüğünü gören Rusya, İdlib’teki muhalif silahlı gruplarla görüşmeler yürüttüğünü açıklamıştı. Rusya ve İran’la birlikte İdlib’te çatışmasızlık bölgesi kuran Türkiye, bölgede yaşanacak insani felaketi önlemek için herkesten çok çabalamaktaydı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bazı radikal grupları etkisiz hale getirmek için tüm İdlib’e saldırmak, yine yüz binlerce insanın ölümüne sebep olmak demektir ve 3.5 milyon insanın tekrar evini terk etmesi demektir. Bu tam bir felaket olur, insani dram olur. Astana ruhunu ortadan kaldırır” uyarısını yapmıştı. İdlib, Esad’in katliam yaptığı Suriye’nin birçok kentinden kaçan milyonlarca kişiye ev sahipliği yapmaktaydı. Rejimin buraya düzenleyeceği saldırının da büyük bir katliama sahne olacağı açıktı. Bu durum tarihte eşi benzeri görülmemiş büyüklükte bir mülteci akınına neden olacaktı. Saldırı halinde mülteci konumuna düşecek milyonlarca sivil, Türkiye’ye sığınacaktı. Türkiye 3.5 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yaparken İtalya 150 göçmen nedeniyle AB’yle kavgaya tutuşmuşlardı. İtalyan hükümeti, 4 gün Akdeniz’de bekletildikten sonra içinde 150 mültecinin bulunduğu Diciotti gemisinin Sicilya kıyılarına yanaşmasına izin çıkarmış, ancak sığınmacıların karaya çıkmasına engel olmuşlardı. Roma yönetimi ardından mülteci krizi nedeniyle AB’ye yapılan ödemeyi durdurmak tehdidinde bulunmuşlardı. Kriz, İrlanda ve Arnavutluk’un mültecileri alacağını açıklamasının ardından yumuşatılmıştı.

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile bir araya geldikten sonra yaptığı açıklamada, “Suriye’nin yeni bir askeri saldırıda kimyasal silah kullanmayacağını ve bu tür silahlara sahip olmadığını” hatırlatmıştı. Bu arada Moskova’da açıklama yapan Rusya hükümet sözcüsü Dmitry Peskov, İdlib’in bir “isyancı yuvasına” dönüştüğünü hatırlatıp bu soruna karşı harekete geçmeden durmanın kötü bir seçenek olduğunu vurgulamıştı. Bir telekonferansta gazetecilerin Rusya’nın Akdeniz’de yapmayı planladığı deniz tatbikatı hakkındaki sorusunu yanıtlayan Peskov, Suriye’deki zor durum nedeniyle bu tatbikatın gerekli olduğunu savunmuşlardı.

Rusya Askeri Deniz Filosu Komutanı Vladimir Korolev, Hava Kuvvetleri ve Askeri Deniz Filosu’nun Akdeniz’deki tatbikatının düzenleneceği bölgelerin gemiler ve uçuşlar için geçici olarak tehlikeli ilan edildiğini açıklamıştı.

Vladimir Korolev’in Rusya Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri birliklerinin hizmetler arası tatbikatının düzenlenmesine ilişkin konferansındaki açıklamaları şunlardı: 1-8 Eylül tarihleri arasında Akdeniz’de Rusya’nın çağdaş tarihinde ilk kez Askeri Deniz Filosu ve Hava Kuvvetleri birliklerinin tatbikatı yapılacaktır. Bu tatbikata Kuzey, Baltık, Karadeniz ve Hazar Filoları ve uzak mesafe uçakları katılacaktır. Tatbikatın yönetimi Askeri Deniz Filosu komutanlığına ait olacaktır. Bu hedefler için otomatik yönetim sistemleri ve gelişmiş iletişim araçlarına sahip Askeri Deniz Filosu Baş Komutanlığı Yönetim Merkezi kullanılacaktır.

Esad Bahanesiyle İşgale Gerekçe Hazırlanmaktaydı ve Yine Kimyasal Yalanına sarılmışlardı!

15 yıl önce (2003’te), “Kitle imha silahı var” palavrasıyla, Irak işgale kalkışılmış… Milyonlarca insan katledilip, yüzbinlerce çocuk yetim kalmış, bir ülke harap edilip, yakılıp yıkılmıştı… Ama kimyasal silah bulunamamıştı… Hatta “yalan” itiraflar yapılmıştı… Aynı senaryo şimdi de Suriye’de sahneye konulmaktaydı… ABD, “kimyasal silah” kartını Suriye’de de açmaya hazırdı!

Taşeron Eliyle Saldırı Planı mıydı?

Suriye’de, İdlib’e yönelik yeni senaryolar gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. ABD, “Esad rejiminin bölgeyi ele geçirmek için kimyasal silah kullanacağı” iddiasındaydı. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü ise, ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye operasyon için İdlib’te Tahrir el Şam (eski adıyla El Nusra) eliyle sahte kimyasal saldırı hazırladığını açıklamıştı. Bu iddialar akıllara 2003’teki Irak işgalini hatırlatmıştı. ABD, kitle imha silahları bulunduğu iddiasına dayanarak 20 Mart 2003’te Irak’ı işgal etmeye başlamıştı.

“ABD, Daha Güçlü Askeri Eylemlere Hazır”mış!

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Nikolay Patruşev’le Cenevre’de yaptığı görüşmede Washington’un Suriye hükümet güçlerine yeni ve daha güçlü bir darbe indirmeye hazır olduğu konusunda uyarmıştı.

BM’den: “İdlib Suriye’nin dışına taşar” uyarısı!

BM’nin Suriye daimi temsilcisi Staffan de Mistura: “İdlib’te yenilgiye uğratılması gereken yaklaşık 10 bin El Nusra ve El Kaide teröristi olduğu bilinmektedir. Korkunç ve kusursuz (yani planlı) bir fırtına yaşanabilir. Gerilim İdlib ve Suriye’nin dışına taşabilir” uyarısında bulunmuşlardı. Bunun anlamı, Türkiye’yi de kapsayacak büyük bir savaşın başlayacağıydı!.. Suriye ordusunun yaklaşan İdlib operasyonu öncesinde BM’nin Suriye temsilcisi Staffan de Mistura’nın, “İdlib’te potansiyel olarak korkunç ve kusursuz ‘mükemmel bir fırtına’nın yaşanacağını, gerilimin İdlib ve Suriye’nin ötesine taşınacağını” söylemesi anlamlıydı. BM yetkilisinin, sivillerin bölgeden çıkarılması için insani koridor açılması çağrısında bulunması da Türkiye’ye yeni mülteci akınlarının yaşanacağının itirafıydı.

Doğu Akdeniz Kuşatılmıştı!

Bu sırada Rusya’ya ait iki denizaltı ve en az 10 savaş gemisi Akdeniz’e konuşlanmış durumdaydı. Gemilerin neredeyse hepsi uzun menzilli füze kabiliyetine sahip durumdaydı. Bu gemilerden Amiral Grigorovich ve Amiral Essen isimli gemiler İstanbul Boğazı’ndan geçerken fotoğraflanmıştı. Rusya merkezli İzvestiya Gazetesine konuşan Rusya Savunma Bakanlığı yetkilileri, Rusya’nın ilerleyen günlerde Akdeniz’e daha fazla gemi göndermeyi planladığını ifade ederken “Kalibar” füzeleriyle donatılmış 3 savaş gemisinin Şam rejiminin operasyon başlatması beklenen İdlib harekâtına destek vereceğini açıklamıştı. Rus donanmasının bölgedeki etkinliği artırmasının asıl nedeni İdlib harekâtıydı. Söz konusu donanma gücünün bir yandan Suriye’yi denizden koruyacağı, bir yandan da Şam rejiminin ‘gün saydığını’ söylediği İdlib harekâtına “Kalibar” füzeleriyle destek çıkacağı anlaşılmaktaydı.

Öte yandan, Beşşar Esad rejiminin İdlib’in güneyine yoğun askeri yığınak yaptığı konuşulmaktaydı. 2011’de başlayan iç savaşta kritik bölgelerde görev alan Kaplan Birlikleri ve Dördüncü Tank Tugayı’nın da İdlib sınırına gönderildiği anlaşılmıştı. Suriye’de Rusya Uzlaşma Merkezi’nden bir heyet, İdlib’deki bazı silahlı grupların liderleriyle buluşmuşlardı. Şoygu, Rusya Uzlaşma Merkezi yetkilileri ile birlikte Suriye’nin İdlib kentindeki silahlı grupların liderleriyle barışçıl bir çözüm bulmak için bir araya geldiklerini açıklamıştı. İsrail basınından Haaretz’e konuşan NATO Sözcüsü Oana Lungescu, “Rus Donanması, modern kruz füzeleriyle donatılmış birkaç gemi de dahil olmak üzere önemli deniz kuvvetlerini Akdeniz’e sevk etmiş bulunuyor. Akdeniz’e sınırı olan birçok NATO müttefiki ve bizim donanmalarımız bölgede devamlı çalışıyor. Böylece, Rusya’nınki de dahil bölgedeki donanma hareketliliğini izliyoruz” diyerek bu yığınağı doğrulamıştı.

Reuters’ın haberine göre: İran Ortadoğu’yu karıştıracak bir adım atmıştı!

ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve yeni yaptırımlar ilan etmesiyle çalkantılı günler geçiren İran, Orta Doğu’yu karıştıracak bir hamle yapmıştı. Son dakika gelişmelerine göre Tahran yönetimi Irak’taki Şii müttefiklerine onlarca füze aktarmıştı. Füzelerin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad ve İsrail’in başkenti Tel Aviv’i vurma kapasitesine sahip olduğu vurgulanmıştı. Uluslararası ajansın özel haberine göre, Tahran yönetimi, Irak’taki Şii müttefiklerine onlarca füze transferi sağlamıştı. Menzili 700 kilometreyi bulan füzeler, Irak’ın batısı veya güneyine konuşlandırılması halinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ı ve İsrail’i vuracak donanımdaydı.

ABD’nin küstah teklifi: “S-400’lerden vazgeçin ki F-35’ler için engel kalksın!”

ABD ile Türkiye arasında gerginlik devam ederken Amerikan Kongresi’nden bir heyet Ankara’ya yollanmıştı. Başkanlığını Michael R. Turner’in yaptığı heyetin Türkiye’ye, “İlişkilerin düzelmesini istiyoruz. S-400’lerden vazgeçin, böylece F-35’ler için engel kalksın” dediği aktarılmıştı. Türkiye ile ABD arasındaki krize varan gerginlik devam ederken Amerikan Kongresi’nden bir heyet sessiz sedasız Ankara’ya yollanmıştı. ABD Kongresi’nden bir heyet, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkilileriyle görüştü. ABD’den Ankara’ya gelen heyetin başkanlığını aynı zamanda NATO Parlamenter Asamblesi üyesi olan Michael R. Turner yapmaktaydı. Türk heyetin başkanlığını ise Osman Aşkın Bak yapmıştı.

Türk heyet ile ABD heyeti, F-35, S-400 ve terör örgütü PKK konusunu ele almışlardı. Haberde heyetin önce İncirlik Üssü’nü ziyaret ettiği anlaşılmıştı. ABD heyeti, Türkiye’nin S-400’lerden vazgeçmesi durumunda F-35’lerle ilgili yaptırımların kaldırılabileceği mesajını ulaştırmıştı. Heyetin, “İlişkilerin düzelmesini istiyoruz. S-400’lerden vazgeçin, F-35’ler için engel kalksın” dediği aktarılmıştı. ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’ye F-35 savaş uçaklarının teslimatının geçici olarak durdurulmasını öngören maddenin de içinde yer aldığı savunma bütçesini belirleyen tasarıyı 13 Ağustos’ta imzalamıştı.

Oysa ABD’nin ürettiği F-35 savaş uçaklarında 111 tane kusur tespiti yapılmıştı!

Devamını okumak için tıklayınız.

 


[1] abdulkadirozkan@milligazete.com.tr

[2] zekiceyhan@ milligazete.com.tr

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Makaleyi dinleyebilirsiniz