28 Mart 2021
Türkiye’nin AB’ye girmesini perde arkasında en çok isteyen ve destekleyen İsrail’di. Çünkü bu yolla Türkiye’yi İslam âleminden koparıp kendi güdümündeki Avrupa’ya bağlamak ve rahatlıkla kullanmak hevesindeydi. Avrupa Birliği Komisyonundaki İsrail Temsilcisi Giancarlo Chevallard, şunları söylemişti:
“Türkiye’nin üyeliğiyle birlikte AB; Suriye, Irak ve İran’la ortak sınıra sahip olacak. AB, coğrafi anlamda Orta Doğu’nun bir parçası olacak. Türkiye, şu anda da İsrail’in önemli bir stratejik ve ekonomik ortağı. Avrupa Birliği de kendi içinde Türkiye’yi de bağlayacak olan tam anlamıyla ortak güvenlik ve dış politika oluşturma sürecinden geçiyor. Bütün bu sebepler yüzünden Türkiye’nin AB’ye katılımı bölgenin politik yapısında büyük bir etki yaratacak ve (İsrail’i rahatlatacak) ve bölgedeki siyasi oyuncular arasında şu anda mevcut olan ilişkileri de etkileyecektir. Bu on yılın sonunda Avrupa Birliği 500 milyon nüfusuyla İsrail’in yanı başında bütünleşmiş bir bölge olacak. Bu durumun İsrail’i, AB ile daha sıkı iş birliği içinde bir ilişki geliştirmeye sevk etmesi tabiidir.” (“İsrail’in içindeki Avrupa” dergisinden.)
Evet, Siyonistler bütün Avrupa ile birlikte Anadolu’yu da, Arz-ı Mev’ud’un bir parçası yapmaya çalışmaktadır. Ancak maddi ve manevi yönden tamamen yozlaştırıp yumuşatmadan Türkiye’yi AB’ye almak tehlikeli bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu AFET’in, Hollandalı Hristiyan Demokrat parlamenter Arie Qostlander tarafından hazırlanan (2003) Türkiye raporunda ve karar tasarısında özetle şunlar yazılmıştı:
• Milliyetçi ve hürriyetçi unsurlar taşıyan Atatürkçü düşünce ve Milli Görüş felsefesi Türkiye’nin AB üyeliğine engel oluşturmaktadır.
• Türkiye’deki devlet yapısında çok kökten değişiklikler yapılmalıdır. Üniter sistem yıpratılmalıdır.
• MGK ve RTÜK gibi kurumlar kaldırılmalıdır.