30 Aralık 2019
107- MÂÛN SURESİ
(7 Ayet. Mekke’de inmiştir.)
Rahman, Rahim olan Allah’ın adıyla
1- (Dindar geçindikleri ve istismar ettikleri halde aslında) Dini yalanlayanı (İslam’ın esaslarını ve ahiret hayatını ciddiye almayanları) gördün mü? (Kim olduklarını açıklayayım mı?)
2- İşte o, yetimi (sahipsiz ve çaresiz kimseyi) itip kakandır. (Onları kendi dertleriyle baş başa bırakandır, hakaret edip kovandır.)
3- Yoksulu (muhtaç ve mağduru) doyurmaya (bunları koruyup kalkındıracak yeterli imkânı ve adil bir iktidarı oluşturmaya) da ön ayak olmayandır.
4- İşte yazıklar olsun (bu duyarsızlıklarına rağmen) şu namaz kılanlara (şuursuz ve huzursuz dua ve ibadet yapanlara,) ki!
5- Onlar kıldıkları namazlarının ve dualarının (mânasından ve maksadından) gafil ve habersiz (bulunmaktadırlar).
6- Onlar (ibadetlerinde ve dini hizmetlerinde riyakârdırlar), sadece gösteriş yapmaktadırlar.
7- (Dinin bütün hükümleriyle yerleşip yürümesi ve tüm mazlum ve yoksulların huzura ermesi yolunda) Malının az bir kısmının (kamu payı ve yoksul hakkı olarak paylaşma ve dayanışma amaçlı) alınmasına (ve ülkede zekât vergisini uygulayacak bir nizamın kurulmasına) bile mâni olup engellemeye çalışmaktadırlar. (İşte böylesine zalim, hain ve merhametsiz davranmalarının sebebi, gerçek bir imanla DİN’in aslına ve ahiret hesabına inanmamış olmalarıdır.)
Mâûn Suresi önceki Kureyş Suresi ile üç yönden irtibatlıdır:
1- Kureyş Suresi’nde Allah’ın kendilerini çeşitli nimetlerle açlıktan kurtardığı belirtilmekte, burada da Allah’ın ihsan ettiği gibi, onların da aç ve yoksul kimselere sahip oldukları şeylerden vermeleri istenmektedir.
2- Önceki surede; tevhit dersi verilmekte, putlara ve tağutlara değil, sadece Kâbe’nin Rabbi olan Allah’a ibadet olunması emredilmektedir. Burada da; yetime ve yoksula mali muavenet ve merhamet olmadan, sadece namaz gibi bedeni ibadetlerin insanı kurtaramayacağına dikkat çekilmektedir.
3- Kureyş Suresi’nde Allah Teâlâ; Kureyş’e verdiği nimetleri hatırlatıvermişti. Burada da “din gününün geleceği” ve “hesaba çekileceği” hatırlatılarak ahirete hazırlanmak için mali ve maddi fedakârlığın şart olduğu gerçeği haber verilmektedir.
Fil ve Kureyş Sureleri, ahiret gününün delillerindendir. Bu iki surenin arkasından fert ve toplum hayatıyla ilgili esasların zikredilmesi, dünya-ahiret devamlılığını göstermektedir. Çünkü ahiret inancı, dünya hayatını da disipline etmektedir. Dünyada en çok gözetilecek kimseler ise, himayeye en çok muhtaç olan sahipsiz, kimsesiz, yetim ve muhtaç kimselerdir. Bunlar, Allah’ın insanlara taksim ettiği nimetlere ulaşmada birtakım mahrumiyetler içindedirler. Kalbinde Allah korkusu ve hesap gününe kavuşma inancı olan kimseler, Allah’ın kendisine bolca ikram ettiği nimetlerden, Allah’ın muhtaç kullarına da ihsanda bulunmaktan ve herkesin insanca yaşayacağı şartları oluşturacak Adil bir Düzen kurmaktan, asla imtina etmeyeceklerdir. Gerçek mü’minler, bütün nimetleri emanet olarak görürler ve nimetin gerçek sahibinin istediği yerlerde tasarrufta bulunmaktan çekinmezler.
Biz “Mâûn” kelimesinin: “AVN = destek” kökünden, bir araya toplandığında büyük yekûn tutan ve muhtaç = mağdur kimselerin ihtiyacını gidermeye yarayan ve küçük yardımlardan oluşan özel bütçe anlamına geldiği kanaatindeyiz. Yoksa, bazılarının; “önemsiz ve değersiz sadakalar, ariyet ve emanet olarak verilen iğreti eşyalar” şeklinde mânalar yüklemesi pek uygun düşmemektedir. Çünkü Kur’an ayetleri, muhtaç olduğumuzda kendimizin almaya tenezzül etmeyeceğimiz “küçük, az, çürük ve eski şeylerin” sadaka verilmesini nehyetmiştir. Mâûn Suresi “canın yongası” sayılan malını = parasını, Allah rızası ve muhtaçların hatırı için gönül rahatlığıyla vermeyenlerin, Allah yolunda Cihat için gerektiğinde canlarını da veremeyeceklerine dikkat çekmektedir.