AFRİN HAREKÂTI, FIRAT’IN DOĞUSUNA KAYDIRILMAZSA YARIM KALMIŞ OLACAKTIR, HATTA AMERİKA VE PKK’YA YARAYACAKTIR!

969
Paylaş:

21 Şubat 2018

ABD Savunma Bakanı Mattis; “Türkiye ile Membiç’i konuşuyoruz. Bu hususta uzlaşacağımızı umuyoruz. Ama şimdilik bu ayrıntıları kamuoyuna açıklamayı uygun bulmuyoruz” sözleri bizim daha önce dile getirdiğimiz kuşkularımızı arttırmaktaydı. Öyle seziliyor ki, Afrin’deki YPG-PKK’lıların, Fırat’ın Doğusuna Membiç ve civarına geçmesine fırsat sağlanacak ve Amerika’nın 60 bin PKK’lıyı eğitip silahlandırdığı Irak’a kadar 600 km boyunca özerk bölge oluşturulacak, iktidar da “Afrin’i kurtardık, hedefimize ulaştık” palavralarıyla halkımızı oyalayıp bu geçici başarıları seçim malzemesi yapacaktı. Ama böyle bir tavır takınırsa AKP iktidarı ve Sn. Erdoğan bunun altında kalacaklardı. Çünkü bu yaklaşım 2. İsrail olacak Suriye Kürdistanı’na razı olmak ve meşruiyet kazandırma anlamını taşıyacaktı. Bazı eski diplomatların, hatta yandaş yazarların bile, “Efendim, İran tehdidine karşı Amerika’nın böyle bir Kürt tamponu oluşturması, Türkiye’nin yararınadır!” şeklindeki soysuz ve şuursuz yorumlara başlaması, bizim kuşkularımızdaki haklılığımızı ortaya koymaktaydı.

Halkımızın büyük kısmının Afrin harekâtına destek çıktığı bir ortamda, bu işi yarım bırakanlar ve ABD baskısıyla Fırat’ın doğusundaki PYD devletçiğine razı olanlar, bunun sorumluluğundan kurtulamazlardı. Oysa Kürt kökenli gençler bile Zeytin Dalı Harekâtı’na destek bildirisi yayınlamışlardı. İnternet sitesi üzerinden “Edi Bese-Artık Yeter” sloganıyla başlattıkları imza kampanyasıyla seslerini duyuran Kürt kökenli gençler, Afrin’deki Zeytin Dalı Harekâtı’na destek çıkmışlardı. “Edi Bese Hareketi” ile Kürt kökenli gençlerin sesini duyuran Emrah İnanç, yaptığı açıklamada, milli birlik ve bütünlüğü tehdit eden bölücü terör örgütünün en büyük mağdurunun Kürt gençleri olduğunu vurgulamıştı. “Zulme sessiz kalmak, zalimin yanında yer almaktır.” şiarı ile terör örgütü ve eylemlerine karşı tepkilerinin yüz binlerce Kürt ve Türk gencinin desteğiyle devam ettiğini belirten İnanç, Türkiye’nin kardeşliği ve birliğini hedef alan eylemlere karşı daha önce de çeşitli bildiriler yayımladıklarını hatırlatmıştı. Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin destek bildirilerini “www.edibese.org” adlı internet sitesinde yayımlayıp paylaşıma açtıklarını dile getiren İnanç, “Elimizdeki kalem, yüreğimizdeki iman, dilimizdeki söylem, gönlümüzdeki vatan ve bayrak aşkı ile korkmadan, usanmadan her daim hak ve doğru bildiklerimizi haykırmaya, sorunların çözümü yolunda herkesin yanlışını söylemeye devam edeceğiz” açıklamasını yapmıştı.

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti’nin bile: Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’deki askeri varlığı için “ABD, ya kendi isteğiyle buradan çıkar ya da tokatla çıkarırız” dediği bir süreçte, AKP iktidarının, Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca Amerika ve İsrail güdümlü bir terör devletçiğine razı olması, hıyanetle eş anlamlı sayılacaktı.

İran’ın en büyük ikinci kenti Meşhet’te, Filistin İntifadasını Destek adlı konferansta konuşan Velayeti, “ABD’nin Suriye’yi bölmeye çalıştığını ancak bunu başaramayacağını” vurgulamıştı. Velayeti, “ABD, Irak’ı bölemediği gibi, Suriye’yi de bölemeyecek. Fırat’ın doğusuna yerleşen ABD, er geç buradan çıkmalı, ya kendi çıkar veya ensesine aldığı tokatla buradan çıkarırız” diyerek net bir tavır takınmıştı. ABD’nin terör örgütü DEAŞ’ı Afganistan topraklarına yerleştirmeye çalıştığını ileri süren Velayeti, “IŞİD’in Afganistan’a yerleşmesine göz yumarsak, 900 kilometrelik sınır hattımız tehlikeye girmiş olur, buna izin vermeyiz” diye çıkışmıştı.

ABD teröre desteğini arttıracaktı!

ABD’li General Votel, terör örgütü YPG’ye desteklerinin devam edeceğini açıklamış ve aralarında PKK’nın Suriye kolu YPG’nin de yer aldığı SDG’den ölen teröristleri anmıştı. Votel Türk ordusuyla “karşı karşıya” gelmemek için her gün iletişim halinde olduklarını da vurgulamıştı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel, Washington’ın PKK’nın uzantısı terör örgütü YPG’ye destek vermeye devam edeceğini açıklamıştı. Votel Suriye ve Irak ziyaretinin ardından telekonferansla bir grup gazetecinin sorularını yanıtlarken, konuşmasına tepki çekecek bir açıklamayla başlamıştı. Aralarında PKK’nın Suriye kolu YPG’nin de yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri’nden ölen teröristleri anmıştı. Ölen SDG’lilerle ilgili “DAEŞ’le mücadelede ortaklarımızın gösterdiği inanılmaz fedakârlığın altını çizmeliyiz” ifadesini kullanmış, “Küresel toplum onlara minnettar olmalı” demekten de sakınmamıştı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Votel: “Münbiç’ten çekilmeyeceğiz” diyerek küstahlaşmıştı!

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel, ABD’nin Fırat Nehri’nin batısındaki Münbiç şehrinden çekilmeyeceğini açıklamıştı. Bölgedeki ÖSO komutanı da Münbic’te bir ABD üssü yakınlarında DEAŞ militanlarının mevzilendiğini hatırlatmıştı. ABD’den Suriye konusunda yeni bir açıklama yapılmış, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel, Türkiye sınırına yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Münbiç kentinden işgalci ABD birliklerinin çekilmeyeceğini vurgulamıştı. Votel yaptığı açıklamada, ABD’nin Münbiç’ten çekilmesine ilişkin “Gözden geçirmeyi düşündüğümüz bir şey değil” deyip çıkmıştı. Aslında bu sözler, Sn. Erdoğan’ın TSK’nın Mümbiç’e gireceği ve terör devletine müsaade edilmeyeceği açıklamasına bir yanıttı.

PKK, Afrin’e de DEAŞ’lıları taşımıştı!

Suriye’de terör örgütleri PYD/PKK ile DEAŞ arasındaki kirli pazarlıklara yönelik yeni ayrıntılar gün yüzüne çıkmıştı. PYD/PKK’nın, gidecek yeri kalmayan DEAŞ’lılardan faydalanmak için kendilerine yeni bir hayat vaat ettiği ve bir kısım DEAŞ’lıyı Fırat Nehri’nin doğusundan Afrin’e taşıdığı anlaşılmıştı. PYD/PKK ile DEAŞ arasındaki pazarlıklara dair istihbarat çalışması yürüten Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) özel operasyonlar komutanı Cemil Karmo, PYD/PKK’nın bombalı suikastından yaralı kurtulduktan sonra, elindeki bilgileri paylaşmıştı. Karmo, PYD/PKK’nın DEAŞ’lıların kaçacak ve yaşayacak yer konusunda çaresiz kalması üzerine bu fırsatı değerlendirdiğini anlatmıştı. Karmo, iki terör örgütü arasındaki savaşın birtakım istihbarat örgütleri tarafından kurgulandığına dikkat çekerek, “PKK ile DEAŞ arasında gerçek bir savaş yoktu. Genel anlamda DEAŞ’ın geri çekilmesinden ibaret bir süreçti” diyen Karmo, “Son zamanlarda DEAŞ’ın birçok liderinin istihbarat elemanı olduğu ve bu kişilerin sıkıştıkları zamanda uçaklarla bölgeden alındığı ortaya çıktı. Belki sonradan başka ülkelerde ortaya çıkacaklar” açıklamasını yapmıştı.

Bu arada Çin, Müslüman Uygur âlimi şehit etmekten sakınmamıştı!

Kur’an-ı Kerim’i ve Riyazüs Salihin’i Uygur Türkçesine ilk kez çevirerek İslami mücadeleye önemli katkılarda bulunan 82 yaşındaki âlim Muhammed Salih, Çin tarafından hapishanede şehit edilmişti. Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi altındaki Uygur Özerk Bölgesi’nin (Doğu Türkistan) ileri gelen ilahiyatçılardan ve tefsircilerinden olan Muhammed Salih Hacim’den uzun süredir haber alınamamıştı. Çin yönetimi tarafından hapiste tutulan alim Muhammed Salih 24 Ocak 2018 günü şehit edildi. Naaşı teslim edilen Salih’in, cenaze töreninde ağlayanların da tutuklandığı anlaşılmıştı. Çin’de 2016 yılında Doğu Türkistan’a atanan Chen Quanguo, göreve geldiği günden beri Uygurlar arasında tanınan akademik, sanatkâr ve yazarlara tutuklama kampanyası başlatmıştı. Türkiye’de de ünlü olan Abdurrehim Heyit de bu politikanın sonucu olarak tutuklanmıştı. Ve zaten zalim ve dinsiz Çin yönetiminin 100 binlerce Uygur Müslümanı haksız ve dayanaksız yere zindanlarda çürüttüğü de unutulmamalıydı.

Suriye’deki terör devletçiği dağıtılmadan Türkiye huzur bulamayacaktır!

Afrin’den İran sınırına kadar olan bölge maalesef ABD desteği altında silahlı PKK’nın hâkimiyetine sokulmuş durumdaydı. 1980’den bu yana, bu topraklar fiilen işgal altındaydı. PKK terörü buradan beslenip buradan saldırmaktaydı. Adı geçen yerler, zahirde, haritada Suriye toprakları olarak görünse de, gerçek farklıydı. Bu acı konuma AKP iktidarı da katkı sağlamıştı ve Komün devletini kurmuşlardı. İnsanların doğduğu yerde, yaşadıkları yerlerde mutlu olmaları, insanca yaşamaları en tabii haklarıydı. Ancak siz süper şeytanların talimatıyla kendi batıl ve barbar ideolojinizin peşinde koşar, ırkçı, faşist, komünist bir toplum oluşturmaya çabalar ve şiddeti araç olarak kullanıp insanları öldürür, farklı topluluklara eziyet ederseniz, elbette bunun altında kalacaksınız! Bugüne kadar ABD, Suriye kuzeyinde inşa etmeye çalıştığı terör devleti projesi için PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’la koordineli çalışmıştır. Alınan bilgilere göre Öcalan, 2014-2016 döneminde Çetin Arkas, Nasrullah Kuran ve Mikail Barut isimli PKK’lılar aracılığıyla Brett McGurk ve Pentagon temsilcilerine İmralı Cezaevi’nden, Suriye’nin kuzeyinde yapılması gerekenleri içeren raporlar yollamıştır.

ABD’nin talebi üzerine bu devlete ‘danışmanlık’ hizmeti veren Öcalan, gönderdiği raporlarda “Cerablus ve Azez hattı kavuşturulmalı”, “TSK’ya Afrin konusunda engel olunmalı”, “Konfederasyon ordusu kurulmalı”, “Sınır güvenlik güçleri oluşturulmalı” gibi önerilerde bulunmuşlardı. Çözüm süreci döneminde İmralı’ya nakledilen PKK’lı mahkumlar tarafından ABD’lilere iletilen konu başlıkları, 15 Ağustos 2015 tarihinde terör örgütünün yayın organı olan Özgür Gündem gazetesinde yayınlanmıştır. PKK ve DEAŞ’la kurduğu kirli ilişki ağı tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan ABD, Öcalan’ın önerilerini süreç dahilinde uygulamaya başlamıştır. Fakat Türkiye, güneyden kuşatma projesinin en önemli ayaklarından olan ‘Cerablus-Azez hattının birleştirilmesi’ planını Fırat Kalkanı Harekâtı ile boşa çıkarmıştır. PKK/PYD ve müttefiki ABD’ye ikinci büyük darbe ise Afrin’de vurulmaktadır. Teröristbaşı Öcalan’ın, Afrin’de mühimmat atölyeleri inşa edin”, “Savaş komünü yaratın” ve Türkiye ile büyük savaşa hazırlanın” talimatları yağdırdığı Afrin’e giren TSK ve ÖSO birlikleri ABD-PKK ittifakının Akdeniz hayaline şimdilik engel olmuşlardır.

İmralı’dan örgüte yolladığı mesajlarda “ABD isterse bize 6 ayda ordu kurar” diyen teröristbaşı, işgaller zinciriyle kurulmaya çalışılan terör devleti sürecini ise Fransız Devrimi’ne benzetecek kadar şımarmıştır. Pentagon ve sömürge valisi Brett McGurk’a, “Sizinle yalnızca Suriye ve Irak’ta değil tüm Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesinde işbirliği yapmaya hazırız” diyen Öcalan, teröristleri ise sık sık şu sözlerle uyarmıştır: “Sizi çok gevşek görüyorum, böyle devam ederseniz çok yerinizden vurulursunuz, Türkiye sizi bitirir. Bu halde Afrin’e çakılıp kalırsanız sizi adım adım kuşatan Türkiye’ye karşı savunmasız kalırsınız. Ne ile karşı karşıya olduğunuzun farkında değilsiniz…”

Sn. Erdoğan’ın Türkiye’nin sonraki hedefinin Membiç olacağını açıklaması ve ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı’nın da “Menbiç’ten çekilme düşüncelerinin olmadığını” duyurması, Türkiye ABD çatışması ihtimalini gündeme taşımıştır. Türkiye, PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesini kırmızı çizgisi olduğunu açıklamıştır. Ancak PYD, ABD’nin desteğinde batıya taşınmış ve Membiç PYD’nin kontrolüne alınmıştır. Türkiye PYD’nin Membiç’i terk etmesi yönünde ABD’ye sürekli çağrı yapmış, ama ABD çekilme sözü vermesine rağmen buna yanaşmamış ve durumu kalıcı hale getirmeye çalışmıştır. Şimdi Membiç konusunda birçok ihtimal vardır. Bunlar; 1.Türkiye’nin Membiç’ten vazgeçmeye razı olması 2. ABD’nin geri adım atarak Membiç’ten çıkması ve Türkiye’yi PYD’yle baş başa bırakması. 3. ABD’nin isteğiyle PYD’nin Membiç’i terk edip çıkması. 4. ABD’nin PYD’yle beraber Membiç’ten çekilerek Fırat’ın doğusuna geçmeye başlaması. 5. Türkiye ve ABD’nin kararlı davranmaları sonucunda bu iki ülkenin çatışmasıdır. Oysa her iki ülke de NATO üyesi olup, sözde de olsa müttefiklik ilişkileri vardır. Ayrıca ikili ilişkiler kurmuşlardır. Yanlışlık veya kasıtlı yanlışlık dışında iki ülkenin askerinin karşılıklı çatışması NATO ittifakının çökmesine yol açacak ve dünya dengelerini sarsacaktır. Bu nedenle çatışmaya yol açmamak için çaba harcanmalıdır. Diplomasiyle bir çözüm yolu aranmalıdır” şeklindeki tavır ve tavsiyeler “Membiç’ten Irak sınırına kadar olan PYD-PKK bölgesine karışmayın ve ABD ile uzlaşın” anlamını taşımaktadır, ancak bu yaklaşım Türkiye’nin başına yeni belalar açacaktır.

Bugün Türkiye’nin Suriye üzerinden yaşadığı derin problem, aslında ABD’nin bölgede uyguladığı ve temellerini soğuk savaş öncesi yıllarda attığı “böl-parçala-yönet” siyasetinin bir uzantısıdır. 90’ların başından itibaren bu siyaset adım adım devreye sokulmuş bulunmaktadır. Önce Irak, sonra Suriye derken benzer şeyler Türkiye’de de yapılmıştır. Çıkışları 60’ların sonuna dayanan FETÖ ve PKK da bu küresel siyasetin Türkiye içindeki uzantılarıdır. Küresel sihirli bir el, onlar için her zaman ön açıcı bir rol oynamış ve güç kazanmalarını sağlamıştır. “Arap Baharı” tuzağına bodoslama dalan, AKP’nin gafleti sayesinde körüklenen Suriye iç savaşını yeni bir fırsat olarak değerlendiren ABD açık açık PKK’yı desteklemeye başlamıştır. Buraya da önce “üçüncü göz” olma ve Kobani tuzağıyla gelindiği unutulmamalıdır. Şimdi Türkiye’ye; “Türkiye, Suriye’de PYD’yi kabullensin, buna karşılık olarak da PKK Türkiye’de silahları bıraksın” teklifi dayatılmaktadır. Bunu farklı biçimlerde sunanlar da vardı. “New York Times’ın başyazısı ABD ile NATO’nun, Erdoğan’ı, çözüm sürecine dönmeye zorlamasını yazmıştı. YPG’ye verilecek ‘yarı özerk bir bölgenin’ Türkiye’ye ‘tehdit olmayacağı güvencesi’ karşılığında Suriye sınırımız boyunca bir terör devletçiğine razı olmamız dayatılmaktaydı ve maalesef hem iktidardan hem de yandaşlarından bu yönde adımlar atıldığına dair izlenimler ortaya çıkmaktaydı. Peşinen vurgulayalım ki, bu hıyanetle eş anlamlıydı!

Fırat’ın Doğusuna müdahale edilmezse, Devamını okumak için tıklayınız…

 

[1] resatnurierol@milligazete.com – 01.02.2018

[2] M. Seyfettin Erol – Milli Gazete

[3] 02.02.2018 – Necdet Özel’in operasyon önerisi neden reddedilmişti? – Ahmet Takan

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.