14 Nisan 2019
18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
ANKARA
Biz o yazımızda kesinlikle Haydar Baş’ın şahsını küçük düşürmek ve hakaret etmek niyeti ve gayreti taşımamış; Yüce Dinimiz, devletimiz ve tarihimiz aleyhindeki yıkıcı yanlışlıklarına vurgu yapmıştık. Özellikle büyük devlet adamı, Rahmetli Erbakan aleyhindeki haksız sataşmalarından dolayı uyarmıştık.
Haydar Baş’ın “Tarikat şeyhliğinin ve profesörlük etiketinin” gerçek mi sahte mi? olduğunun resmi ve yetkili kurumlarca tespitini istemiştik ve bizzat YÖK’ün böyle gerçek ve geçerli bir Prof.luk unvanının bulunmadığıyla alakalı yazısını hatırlatmıştık.
“Müridinin karısını ayartmak ve dört karılı bir hayat yaşamak”la ilgili iddiaların araştırılıp gerçeğin ortaya çıkarılması ve toplumun bu tür manevi ve siyasi istismarlardan kurtarılması talebimizi yazmıştık.
Kaldı ki, Azerbaycan’daki bir üniversiteden alındığı savunulan; doktora, doçentlik ve profesörlük makamlarının, yabancı bir dil bilmeden asla mümkün olamayacağını, Haydar Baş’ın ise hiçbir yabancı dilde yazıp konuşmadığını hatırlatıp, toplumun böylesi kişi ve girişimlere karşı korunması gerektiğini açıklamıştık. Kaldı ki o yazımız bir bütün olarak ele alındığında, Haydar Baş’ın ve yazarlarının Osmanlı Tarihimize, başta Sultan Fatih gibi önemli şahsiyetlerimize yönelik itham ve iftiralarına ve duyarlı insanlarımızı kışkırtıcı beyan ve yorumlarına yönelik tenkitlerimiz olduğu anlaşılacaktır. Siyasi bir kimliği olan ve televizyonlarında sıkça vitrine çıkan bu şahısların, böylesi uyarı ve saptamalara hazır olması, doğru ve doyurucu yanıtlar sunup toplumu rahatlatması lüzumu, kendi kanunlarımız ve AB uyum yasaları çerçevesinde özellikle vurgulanmıştı.
Özetle; Haydar Baş’ın şahsına değil, siyasi tavrına ve şeyhlik tarzına yönelik saptama ve uyarılarımız, bir sosyal görev kapsamındadır, basın yayın özgürlüğü sınırlarındadır. Tazminatı gerektiren bir suç ve sorumluluk taşımamaktadır.
Gerçeklerin ortaya çıkması ve toplumun rahatlatılması için Haydar Baş’ın profesörlük unvanının bulunup bulunmadığının mahkeme kanalıyla YÖK’e sorulmasını… Ayrıca nüfus idaresinden ve ikametgâh adresinden, 4 hanımı bulunup bulunmadığının ve bunlardan birinin eski bir müridinden zorla boşandırıldığı iddialarının araştırılmasını… Ve yine aynı zamanda siyasi parti başkanı olan Haydar Baş’ın, bir tarikat şeyhi olup olmadığının soruşturulmasını arz ve talep ediyoruz.
Böylece Haydar Baş’a iftira ve hakaret mi ettiğimiz, yoksa yaygın iddiaları gündeme getirip toplumun dikkatini mi çektiğimiz? Ancak bu suretle anlaşılacaktır.
EK: Bilgi için, çeşitli sitelerde yayınlanmış 5 sayfalık doküman.
Haydar Baş’ın Başı Neden Belada?
https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2018/08/10/haydar-basin-basi-neden-belada/
10 Ağu 2018 / Sadık Güleç sgulec@gazeteduvar.com.tr
İş adamı… Prof. Dr… Tarikat Lideri… Ekonomist… Parti Genel Başkanı… İlahiyatçı… Yazar… Haydar Baş, yıllardır bunca unvanla kamuoyu önündeki bir isimdi. Peki ne oldu da şimdi malvarlığına el kondu? İşte Baş’ın portresi ve bu karara gelinen yolda yaşananlar…
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş, hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılan bir davada on yıla kadar hapis cezası istenmesi ve yurtdışı yasağı ile birlikte mallarına da tedbir konulması, ‘cemaatlere yönelik operasyonlar devam mı ediyor’sorusunu gündeme getirdi. Haydar Baş hakkında Türkiye’deki çeşitli mahkemelerde açılan davalara konu olmuş, TBMM’de soru önergelerinde yer alan çeşitli iddialar da var. Öyle ki bir dönem internette, “Haydar Baş mağdurları” adı altında farklı siteler bile kuruldu.
Profesörlük de Tartışma Konusu Oldu!
Haydar Baş, ‘Prof.’ unvanını bütün panellerinde ve yazdığı yazılarda kullanıyordu. Ancak bu konudaki iddialar nedeniyle de sık sık başı ağrıdı. 2005 yılında CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, BTP Genel Başkanı Haydar Baş’ın ‘Prof.’ unvanını para karşılığı Azerbaycan’dan aldığı şeklindeki bu iddiaları, bir soru önergesi ile İçişleri Bakanlığı’na sordu. Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu imzası ile yapılan açıklamada; Haydar Baş’ın akademik kariyer yapmadan bu unvanı kullandığının tespit edildiği ifade edilerek, “YÖK Başkanlığı’nca adı geçenin; Prof. Dr. unvanını hak etmeden kullandığı, ancak memur olmaması nedeniyle hakkında herhangi bir yasal işlemin yapılamayacağı şeklinde görüş belirtilmiştir” deniyordu. Bakanlık yazısında, Haydar Baş’ın Yüksek Öğrenim Kurumu’nun bu konuda belgeleri istemesi üzerine, Azerbaycan’daki akademik kariyeri konusunda denklik belgelerini ibraz etmeyeceğini söylediği de yer aldı. Bu araştırma ile Baş’ın kullandığı ‘Prof. Dr.’ unvanının geçersiz olduğu ortaya çıktı.
‘Sayısı Belirsiz Eşi ve Çocuğu Var’ İddiası
CHP milletvekili Gökhan Durgun, o dönem medyada sık sık yer almaya başlayan, Baş’ın eski müritlerinin bir iddiasını daha meclis gündemine taşıdı. Durgun’un cevaplanması isteğiyle meclise verdiği soru önergesinde şu sorular yer aldı: “Haydar Baş’ın basına yansıyan nikâhsız olarak yaşadığı kadından 17 çocuk sahibi olduğu ve bu çocukları resmi nikâhlı eşi üzerine kaydettirdiği bilgileri doğru mudur? Bu çocukların doğum tarihleri, bir insanın biyolojik doğurma sürelerine uygun mudur? Uygun değilse, bu kişi hakkında bir işlem yapılmış mıdır?”
Adalet Bakanlığı cevap yazısında; nüfus bilgilerinin gizli olduğu, bu konuda yasal olarak cevap verilemeyeceğini açıklasa da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2005-34892 sayılı hazırlık dosyası ile “dinî nikâh yaptırmak ve başkasından olan çocukları, resmi eşinden olmuş gibi nüfusa tescil ettirmek suçlarından soruşturma yapıldığını” bildirdi.
T.C. ADALET BAKANLIĞI / Bakan
Sayın Gökhan DURGUN – Hatay Milletvekili T.B.M.M
Bakanlığımıza yöneltilip yazılı olarak cevaplandırılması istenen 7/6/109 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur.