14 Ağustos 2020
14. Lem’a: Beşinci Sır (Bediüzzaman. Lemaat. Sh: 128 – Zehra Yay.)
Bir Hadis-i Şerifte varid olmuş ki:
“Muhakkak ki, Allah insanı Rahman suretinde yarattı.” [Bkz. Buhari, İsti’zan: 1 – Müslim, Birr; 115] (Ev kemâ kàl.) Bu Hadis-i Şerifi, bir kısım ehl-i tarikat, akaid-i imaniyeye[1] münasip düşmeyen acip bir tarzda tefsir etmişler. Hatta onlardan bir kısım ehl-i aşk, insanın sima-yı manevisine bir suret-i Rahman nazarıyla bakmışlar. Ehl-i tarikatın ekserinde sekr[2] ve ehl-i aşkın çoğunda istiğrak[3] ve iltibas[4] olduğundan, hakikate muhalif telâkkilerinde belki mazurdurlar. Fakat aklı başında olanlar, fikren, onların esas-ı akaide[5] münafi[6] olan manalarını kabul edemez. Etse hata eder.
Evet, bütün kâinatı bir saray, bir ev gibi muntazam idare eden ve yıldızları zerreler gibi hikmetli ve kolay çeviren ve gezdiren ve zerratı muntazam memurlar gibi istihdam eden Zât-ı Akdesi İlâhînin şerîki, nazîri, zıddı, niddi olmadığı gibi, “… O’nun benzeri bir şey yoktur (bu mümkün değildir). O her şeyi (hakkıyla ve tüm ayrıntılarıyla) İşitendir, Görendir.” (Şura Suresi: 11) sırrıyla, (Zât-ı İlahinin) sureti, misli, misali, şebîhi dahi olamaz. Fakat, “…Göklerde ve yerde en yüce misaller (İlahi sıfatlarının tezahür ve tecellileri olan örnekler) O’nundur. O, Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet sahibi (Allah’tır).” (Rum Suresi: 27) sırrıyla, mesel ve temsil ile şuunatına[7] ve sıfat ve esmasına bakılır. Demek, mesel ve temsil, şuunat nokta-i nazarında vardır.