İSLAM’DA İNSAN HAKLARI VE İSYAN AHLÂKI

129
Paylaş:

1 Şubat 2022

İslam’da Devlet Başkanı’na ve diğer emir ve yetki sahibi makamında bulunanlara itaatin şartları ve sınırları olduğu gibi, gerektiğinde itiraz ve hatta isyanın da elbette adabı ve ahlâkı vardı. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin (Kur’an’a uyun), Peygambere (sünnetine tâbi olun), ve sizden olan ‘Ulu’l-Emr’e’ (yani, inandığınız gibi Hakk ve hayır üzere sizi yönetenlere, adil devlete ve hükümete, gerçek ilim ve içtihat ehline) de itaat edin. Eğer herhangi bir hususta anlaşamayıp çekişirseniz, onu hemen Allah’a (Kur’an’a) ve Resulüne (Sünnete) arz edip (bunlara göre hüküm verin). Şayet Allah’a ve ahirete inanıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır ve dönüp erişilecek netice olarak daha güzeldir.” (Nisa: 59) Bu ayette geçen “Sizden olmak” kaydı;

a- İslam’a inanmak,

b- İslam’ı yaşamak,

c- Adalet hükümlerini uygulamak,

d- Temel insan haklarına saygılı olmak şartlarını koşmaktadır.

Evet; aklın, vicdanın ve Kur’an’ın ortaklaşa hayırlı ve yararlı bulduğu “DOĞRU”lara ve bunları uygulayanlara itaat; ama yine aklın, vicdanın ve Kur’an’ın ortaklaşa kötü ve zararlı buldukları “YANLIŞ”lara ve bunları dayatanlara itiraz ve isyan, hem İslam’ın hem de insanlığın icabıdır. Bu konuda; Devlet kavramını kutsallaştırmak ve Devlet Başkanı’nı tanrılaştırmak haramdır ve bu yaklaşım çeşitli baskı ve barbarlığa kılıf olarak kullanılmıştır. Oysa İslam; “Kuralları Krallar koyar, herkes de mecburen uyar” kanaatini yıkıp; “Kuralları Hak koyar, Krallar da kurallara uyar” esasını kurumlaştırmıştır.

Devamı için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.