12 Temmuz 2019
Kur’an Ne Kadar Tercüme Edilebilir?
Bütün bir tercüme tarihine baktığımızda görürüz ki tercüme sanatı, fevkalâde asildir ve çok üstün bir maharet ve çok kapsamlı bir müktesebat ister. Tercüme sanatının gerektirdiği birçok vasıflarla donanmış bir mütercim bile, bir metni asıl dilden farklı bir dile aktarırken, çoğu zaman, birçok yerlerde, çok farklı zorluklar yaşar, çok çeşitli ve çetin problemlerle karşı karşıya kalır. Bu problemlerin en çözülmezi de edebi yönden mükemmelliğe ulaşmış metinlerde gözlenmektedir. Eğer bir metin derin manalarla yüklüyse ve aynı zamanda da büyüleyici bir şiirsel üslup taşıyorsa, bu kabil bir yazılı eser elbette mütercimi zorlayacak ve onu oldukça sarp bir yokuşa veya gayet engebeli bir mecraya sürükleyecektir.
İşte yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim de bu kabil eserler gibi, tarih boyunca mütercim ve müfessirlerini böyle bir zorluğa sürüklemiş ve onların deha çapında olanlarını bile acze düşürmüştür.
Meselâ, Kur’an-ı Kerim’i anlamı anlamına tercümeye kalkışan her mütercimin karşısına her zorluktan evvel, Kur’an’ın geniş anlamlı kelimelerinin tercümesinde karşılaşılan bir zorluk çıkar. Fatiha Sûresi’nin ilk ayetinde geçen hamd kelimesini tercüme ederken karşılaştığımız zorluk gibi… Bu ayette geçen hamd kelimesini biz ya sadece övgü ile karşılar ya da bu kelimeyi aynen olduğu gibi bırakırız, Yani; ya “Övgü Allah’ındır” ya da “Hamd Allah’ındır.” şeklinde tercüme ederiz. Ancak, Kur’an’ın sibak-u siyakında hamdın o nâmütenahi manalarını tercümeye aktarmakta zorluk çekeriz. Çünkü hamd, surenin bütünlüğü içinde Âlemlerin Rabbi ile alâkalı olarak kullanılmıştır. Bu alâka da bu kelimeye oldukça geniş manalar yüklemiştir. Öyle ki bu kelimenin bu bağlamda kazandığı mana, kadim ve yeni Arap dilinde bile mevcut değildir. Çünkü bir varlık övüldüğünde, onun en güzel özellikleri, en güzel sıfatları söylenir. Bu yüzden, Allah’a ait bir övgü söz konusu olunca, O’nun güzel sıfatları, O’nda var olan güzel isimler akla gelir. İşte bu mütalaalardan sonra “el hamdu li’llahi” ifadesini “el esmau’l husna li’llahi” şeklinde, yani en güzel isimler, en güzel vasıflar, en güzel özellikler, Hak bir İlahta olması gereken vasıflar Allah’ındır; gibi anlamamız ve bu manaya göre de bu cümleyi tercüme veya tefsir etmemiz gerekir. Bu anlayış da bizi, yalnız bu Ayet-i Kerimenin tercümesi konusunda Allah’ın güzel isimlerini tek tek saymaya, sonra da bu kutsî isimleri ayrı ayrı tefsir etmeye iter. Dolayısıyla her isimle sonsuz mana alanlarına açılırız.